JoomlaLock.com All4Share.net

GELİN BAYRAMA BAYRAMA!

gelin bayrama bayrama

Gelin Bayrama Bayrama! - Mine ŞİMŞEK

Sayı : 111 - Mart 2017

 

Gelin Bayrama Bayrama!

 

“Allah bizi affeylese, günahlara rahmeylese
Cümlemize berat verse, gelin bayrama bayrama!
Allahtan olsa inayet, kalplere dolsun inayet.
Rasulü der ise ümmet, gelin kervana kervana!
Masivaya tevbe edin, bir mürşide gönül verin.
Bu Yakub’a dua edin, gelin meydana meydana.”

Yakub Haşimi

 

Cenabı Allah’ın (cc) rahmeti bereketi selameti hepimizin üzerine olsun. Tüm ümmeti bir araya toplayan, sevgiyi, muhabbeti veren Ekrem-ül Erkemin olan Allahımıza (cc) sonsuz hamdu senalar olsun. Kulu, Rasulü, Habib’i başlarımızın tacı gönüllerimizin ilacı Hz. Muhammed Efendimiz’e (sav) sonsuz salat selam olsun. Peygamberlerin güzel hayatlarını yazdıktan sonra bu ayki yazımızda son peygamber ve bizim peygamberimiz olan Hazreti Muhammed (sav) Efendimiz’in dünyayı şereflendirdiği mübarek hayatlarından ve buyurmuş oldukları hadisi şeriflerinden yazmaya çalışacağız inşaallah. İstemeyerek de olsa hata ve kusurumuz olursa Cenabı Hakk’a (cc) tevbe ve istiğfar ederek affımızı niyaz ederiz.

Hâce Hazretleri bir sohbetlerinde: “İbadette öncelikle ihsana ulaşabilmek için emredildiği gibi o ibadeti yapmaya çalışmak gereklidir. Bu yüzden biz bir ibadet, bir amel yaptığımız zaman mutlak Peygamberimiz’e (sav) bakacağız. İmkan nispetinde, o nasıl yapmışsa biz de öyle yapacağız, bizim istediğimiz gibi yapmayacağız. Mesela Allahu Teala abdesti Kur’an’da bildirmiş, yüzümüzü, kollarımızı yıkamamızı, başımızı mesh etmemizi, ayaklarımızı yıkamamızı... Ama diğer ayrıntılar bize bildirilmiyor. Ağzımıza burnumuza su vermeyi, yüzümüzü yıkarken gözlerimizi iyice ovmayı, kulaklarımızı yıkayıp enseyi mesh etmeyi, kolları dirseklerden yukarı ayakları da yine topuklardan yukarı yıkamanın daha faziletli olduğunu Peygamberimiz (sav) buyuruyor. Namazın da Kur’an’da nasıl kılınacağı bildirilmemiş. Rüku ve secdeyi, Peygamber’den öğreniyoruz. Allah buyuruyor: ‘O üzerinize titrer. O (sav) tırnağınıza bir şey batmasını istemez.’ Böyle bir peygamberimiz var.” buyuruyorlar.

Hâce Hazretleri’nin (ksa) bu güzel buyruğundan anlaşılıyor ki: Peygamberimiz’in güzel ahlakıyla ahlaklanırsak O’nun yaşantısını, eşlerinin yaşantısını ve buyruklarını hayatımıza uygulamaya gayret edersek, bu bizim için daha hayırlı olacaktır. Üzerimize titreyen sevgili Peygamberimiz’e (sav) ariflerin, aşıkların, Allah dostlarının dillerinden dökülen cümleler ise şunlardır: 

“Basiret erbabının en yücesi, yaradılışının dolunayı olan Hz. Muhammed, öyle bir zattır ki gökler onun dergahında bir fukaradır, yolunun tozuna müştak sarhoş bir halde dönüp durmaktadır. Güneş ile ay onun nurunun bir zerresidir, arşın kürsünün aslı da onun nurundandır. İster Allah’a yakın melekler (mukarrebun) olsun ister diğer melekler hepsi de onun nurundandır. Âlem O’nun Zatı’nın nuruyla kaybolmuştur, dünya da ahiret de O’nun yüzü suyu hürmetine devam etmektedir. Her yer O’ndan utanarak eğilip kaybolmakta, dünya ayağının tozunun kölesidir. Âlem mislini görmemiştir. Ya Rasulallah!” 

 

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) ve Kısaca Hayatı

Kur’an-ı Kerim’de isimi dört yerde “Muhammed” Bir yerde de “Ahmed” olarak geçmektedir. Kur’an’ın tümü O’na hitap eder. Künyesi “Ebul Kasım”dır. “Muhamme-dü’l-Emin” diye isimlendirilmiştir yani emin ve güvenilir. Muhammed Suresi onun mübarek ismini almıştır. “Kur’an-ı Kerim” Hz. Muhammed (sav) Efendimiz’e inmiş, Miraç’da beş vakit namaz ümmetine hediye edilmiştir. Babası Abdullah, Kureyş kabilesinin Haşimoğulları kolundan, annesi Amine ise Zühreoğulları kolundan olup Hz. İbrahim peygamberin büyük oğlu Hz. İsmail’in neslindendir. Soyu çok temizdir.

Bir hadisi şerifte Peygamberimiz (sav): “Ben devirden devire (nesilden nesile) seçilerek intikal eden ademoğulları soylarının en temizinden geldim. Sonunda içinde bulunduğum Haşimoğulları ailesinden neşet ettim.” (İbn Kesir, 2 255-256) “Allah Beni daima helal babaların sülbünden, temiz anaların rahmine naklederek sonunda babamla annemden izhar etti. Âdem’den anne babama gelinceye kadar ki nesebim içinde nikahsız birleşen olmamıştır.” buyurmuştur. (Buhari, 4-166)

Ayeti kerimede Cenabı Hak (cc): “Muhammed Allah’ın elçisidir, beraberinde bulunanlarda kafirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükuya varırken secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler, yüzlerinde secdelerin eserlerinden (meydana gelen) nişanları vardır...” (Fetih 29)

“Ey Rasulüm de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Zira Allah çok bağışlayandır, Gafurdur, Rahimdir.” (Âl-i İmran 31)

“Ey Muhammed! Biz seni alemlere ancak bir rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya 107)buyurmuştur.

 

Dünyayı Şereflendirmeleri: 

Yeryüzü saadetin, sevincin ve huzurun kaynağı olan “Tevhid” inancından mahrumdu. Âlem mahzun, varlıklar mahzun, gönüller mahzun, ve simalar mahzundu. Bu cehalete bu hüzün ve sıkıntıya beşerin daha fazla katlanmasına Allah’ın sonsuz merhameti elbette müsaade edemezdi. Bütün bunlara son verecek bir zatı şefkat ve merhametinin bir eseri olarak elbette gönderecekti. 

 

Tarih:

571 Nisan ayının yirmisi, fil vakasından elli veya elli beş gece sonra, kameri aylardan Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi Mekke’de mütevazı bir ev, günlerden pazartesi vakit, vakitlerin sultanı, seher vakti. Bu mütevazı evde ve bu eşsiz vakitte muazzam bir hadise vuku bulur. Kainatın efendisi Hz. Muhammed Mustafa (sav) dünyayı şereflendirmişti. Alem sanki bir anda sürura gark oldu, karanlıklar anında nurlanıverdi. Kainat sevinç ve heyecan içinde adeta: “Doğdu ol saatte sultan-ı din\Nura gark oldu semavatü zemin” diye haykırdı. 

Selam sana gönül mumları yandı, dağlar sıralandı, secdeye vardı.
Seninle kainat nura boyandı, adı güzel kendi kendi güzel Muhammed 

(Yunus Emre)

Eşsiz şerefe mazhar kılınan Hz. Amine annemiz (Allah ondan razı olsun) mesut anı şöyle anlatır: Hamileliğimin altıncı ayında bir gece rüyada karşıma bir zat çıkıp dedi ki: “Ya Amine! Bil ki sen âlemlerin hayrına hamilesin doğurunca ismini “Muhammed” koy ve halini hiç kimseye açma.” 

Derken doğum zamanı gelmişti, evdeydim, yalnızdım. Birden kulağıma müthiş bir ses geldi, korkudan eriyecek gibi oldum. Bir de ne göreyim, bir beyaz kuş peydahlanıp yanıma geldi ve kanadıyla arkamı sıvadı. O andan itibaren bende korku, kaygı adına hiçbir şey kalmadı. Yanıma bir göz attım, bana bir ak kase içinde şerbet sunuyorlar. Kaseyi dikip içer içmez beni bir nur sardı. Ve Muhammed (sav) dünyaya geldi, baktım secdede parmağını da göğe kaldırmış.”

 

Peygamberimiz’in Sütanneye Verilmesi: 

Bahtiyar anne Hz. Amine şerefli yavrusunu ancak bir hafta kadar emzire-bilmişti. Bundan sonra Süveybe hatun Kainatın Efendisi’ne sütanne olurlar. Süveybe hatun, daha öncede Hz. Hamza’yı emzirmiş, böylece Efendimiz muhterem amcası arasında bir de süt kardeşliği bağı da vardır. Mekke’nin havası sıcak olduğundan çocukların sıhhatli büyümelerine el verişli değildi. Çölde ise hava güzel, su tatlı ve temiz, iklim iyi idi. Ayrıca çölde yaşayan bazı kabilelerin dilleri de çok daha düzgün ve pürüzsüzdü. Kureyş halkı Mekke’nin dışında sütannenin yanında yetişmelerini adet haline getirmişlerdi. O zamanda iffeti, temizliği, hilmi ve hayası yüksek, ahlak ve fazileti ile kabilesi arasında tanınmış “Halime” isminde bir kadın vardı. Kocası Haris ile birlikte nöbetleşerek yaşlı ve zayıf bir merkebe bindiklerinden kafileden geri kalmışlardı, bir ara Kainatın Efendisi’nin dedesi ile karşılaşırlar, araların da şu konuşma geçer. 

Abdulmüttalib: “Sen nerelisin?” der. Kadın: “Beni Sad Kabilesi’nin kadınlarından.” “Adın nedir?” diye sordu. “Halime” diye cevap verdi. Abdulmuttalib: “Ey Halime, yanımda yetim bir yavru var süt annelik yaparmısın? belki onun yüzünden bolluk ve berekete erersin.” der. Halime annemiz (Allah ondan razı olsun) teklifi seve seve kabul eder. 

Âlemlerin Efendisi altı yaşına kadar Halime annemizin yanında kalırlar. Günlerden bir gün nasılsa Halime annemizin dalgın bir zamanda Peygamberimiz (sav) Halime annemizin kızı ile öğle sıcağında kuzuların yanına gitmişlerdi. Dönüşte kızı Şeyma’ya: “Niçin böyle güneşin şiddetli zamanında dışarı çıkıyorsunuz.” demiş, Şeyma da: “Biz sıcak görmedik kardeşimin başı ucunda bir bulut dolaşıyor, o nereye giderse bulut da beraber gidiyor, bir yerde durursak duruyor. Biz buraya hep gölgelikte geldik.” diye cevap vermiştir.

 

Şakkı Sadr Hadisesi: 

Bu hadisenin Peygamberimiz dört-beş yaşlarında iken vuku bulduğu rivayet edilir. Halime annemiz şöyle anlatır: Allah’ın Rasul’ü (sav) süt kardeşi Abdullah ile birlikte evlerimizin arkasında küçük kuzularımızın yanında bulundukları sırada süt kardeşi Abdullah telaş ve heyecanla koşarak bize geldi, bana ve babasına: “Üzerlerinde ak elbise bulunan iki adam Kureyşi kardeşimi tutup yere yatırdılar, karnını yardılar.” dedi. Ben ve babası ona doğru vardık, kendisini ayakta, yüzü sararmış bir halde bulduk. Ben hemen tutup bağrıma bastım, babası da kucakladı. ”Sana ne oldu yavrucuğum, diye sorduk:“ Üzerlerinde ak elbise bulunan iki adam içi kar ile dolu altından bir leğen ile yanıma geldi, beni tutup karnımı yardılar, kalbimi çıkardılar. Sonra onu yardılar, içinden kara, pıhtılaşmış bir kan parçası çıkarıp attılar. Sonra kalbimi ve karnımı o kar ile iyice yıkayıp temizlediler.” diye anlattı. (Tabakat, 112) (Taberi, 128) 

Âlemlerin efendisi altı yaşlarına kadar Halime annemizin yanında kaldı. Halime annemiz Efendimiz’in (sav) başına herhangi bir şey gelmesinden korktuğu için ondan ayrılmayı istemese de süt yavrusunu muhterem validesi Hz. Amine’ye götürür.

Amine annemiz ise oğlunu alıp Medine’ye götürür. Orada dayızadeleri olan Neccaroğulları yanlarında bir süre kaldıktan sonra geri dönmeye karar verirler. Henüz yolu yarılamışlardı ki Hz. Amine aniden rahatsızlanır. Efendimiz ile Ümmü eymeni bir telaş kaplar, gittikçe şiddeti artınca dizlerinde derman kalmaz ve aniden yere yıkılıverir. Ebva köyü yakınlarında bir ağacın gölgesinde konaklarlar. Hz. Amine yerde halsiz bir şekilde, hastalığının şiddetinden ter döküyor, bir ara gözünü aralıyarak “su” dediği işitilir. Peygamberimiz (sav) yay gibi yerinden fırlayarak aziz annesine suyu yetiştirir. Hz. Amine suyu içer ciğer paresi yavrusunu elini tutar. Efendimiz’in (sav) ise mübarek gözlerinden akan yaşlar nisan yağmuru gibi annesinin omuzlarına düşüyor ve üzülüyordu. Son olarak güneş gibi parlayan nur yavrusunun yüzüne ayrılık hasretiyle bakarak dilinden şu cümleler dökülür: 

“Allah’ın yardım ve ihsanıyla yüz deve karşılığında kurtulan zatın oğlu! Allah seni aziz ve devamlı kılsın. Eğer rüyada gördüklerim doğru ise, sen Celal ve bol ikram sahibi olan Allah tarafından ademoğullarına helal ve haramı bildirmek üzere peygamber gönderileceksin. Sen ceddin İbrahim’in teslimiyet ve dinini tamamlamak için gönderileceksin. Her yaşayan ölür her yeni eskir, her şey fanidir gider…” 

Bu sözlerden sonra Hz. Amine, ruhunu Allah’a teslim eder. 

Allah, Amine annemize zerreler adedince rahmet eylesin. 

(Devam edeceğiz inşaallah...)

 

Yazar: Mine ŞİMŞEK

 

Bu kategoriden diğerleri: « GÖNÜL ANAHTARI DOSTLUK EMEK İSTER »

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort