JoomlaLock.com All4Share.net

EY PEYGAMBER, SANA VE SANA TABİ OLAN MÜMİNLERE ALLAH YETER

 bakara 107

Ey Peygamber, Sana ve Sana Tabi Olan Müminlere Allah Yeter - Tamer DOYMUŞ

Sayı : 112 - Nisan 2017

 

Ey Peygamber, Sana ve Sana Tabi Olan Müminlere Allah Yeter

 

Bizleri bir kez daha rahmet mevsimine kavuşturan, bu günleri bizlere ikram eden Mevla’ya sonsuz hamdu senalar olsun. Resulüne fahri kâinat Efendimiz, sultanımız(sav)’e zerreleri adedince Salatu selam olsun. İdraki ile şerefyab olduğumuz bu rahmet iklimini bereketli ve daim bir şekilde değerlendirebilmeyi Rabbim nasip buyursun. Bu Rahmet iklimini idrak anlamında müminin vasıflarını açıklayan ayeti kerimelerden bazılarını müzakereye çalışacağız inşallah. Müminlerin vasıflarından bahseden ayet sayısı şüphesiz ki çok fazladır. Ancak biz burada birkaçını ifadeye çalışacağız.

''(Yine) bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah’ındır? Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.'' (Bakara,107)

Ubeydullah Ahrar Hazretleri(ks)Şöyle buyurmuşlar: ‘’Hakikate öyle bir yakınlıkla ermek gerektir ki, hiçbir su süpürüp götürmesin ve hiçbir ateş kül etmesin…’’

''Ey iman edenler! Eğer kâfirlere uyarsanız, gerisin geriye (eski dininize) döndürürler de, hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz.'' (Ali İmran,149)

''Mümin dostunu düşmanını iyi tanır. Onun mevlası Allah’tır ve O, yardımcıların en hayırlısıdır.'' (Al-i İmran,150)

''İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer müminlerseniz, Ben›den korkun.'' (Al-i İmran,175) şeytan tabiatlı kimselerin sözlerine müminler kıymet vermezler. Küfür ve sapıklık içinde yaşayanların zararları kendilerine yönelik olup Cenabı Hakk’ın onlardan haberi olduğunu bilir.

''Kim Allah’a ve Resul’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve Salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!'' (Nisa,69)

Mümin Allaha itaat yolunda ashabı, ehlibeyti ve Salihleri takip ederek hakka vuslatın sağlanacağını bilir. Bunun içinde O Salihlerden ayrı kalınmayacağının farkında olur. 

Ubeydullah Ahrar Hazretleri(ks)şöyle buyuruyorlar: ‘’Benim gaye uğrunda katlandığım gurbetlerde, taharet için zahmetsizce elime iki ibrik sıcak su bile geçmemiştir. Şeyh sohbetlerinde taharet ve abdest için ta şehre kadar giderdim.’’

‘’Keremlinin evinde olan kereme mazhar olur. Allah dostlarına hizmetin ve hizmet yoluyla gönle girmenin faydası budur.’’ buyrulmuştur.

‘’Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma.’’ (Enam,68) Mümin haramların her türlüsünden uzaklaştığı gibi haram işlenilen yerlerden de uzak durur. Ve İslâm’ın mukaddes değerleri ile alay eden kimselerle de aynı yerde bulunmazlar

''Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman mümin bir erkek ve mümin bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resulü’ne isyan ederse artık gerçekten o apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.'' (Ahzab,36)

Hace Hazretleri (ksa) şöyle buyuruyorlar: ‘’Bütün mesele ilahi ölçülere riayet edebilmek… Misal bir insan dese ki ben Allah için namaz kılacağım ama bir farz namazı altı rekât kılsa, Allah için olur mu o namaz, olmaz. Allah dörtten fazla bir namaz emretmemiş; farzlarda en ziyade namaz dört rekât… Ama sen, ben Allah için yapacağım diye bunu altı rekât yaparsan Allah bundan razı değil, dört rekâtı emretmiş bunu dört yapacaksın. 

Ha sen nafile namaz kılacaksın farzdan sonra yüz rekât kıl, tamam. Bu Allah için. Ama “Allah için” ifadesini Allah’ın emriyle doldurmak zorundasın; hevan ile onu dolduramazsın. Hak seni önce burada görmek istiyor, seni hevandan ayrı görmek istiyor. La teşbih, sen o ağlayan çocuk gibi ol günahına ağla Mevla başını okşasın. Ama Hakk’ın kapısında ağla, Hakk’ın eşiğinde ağla… 

Evet, niyet olacak, kastın Allah olacak ama fiilin de Allah’ın emrine, Peygamber’in sünnetine uygun olacak…

Ağır bir yükün altına Rabbim bizi sokmuyor. Ama kabul noktasında, iman noktasında, ihlâs noktasında emir ve nehiyler cümlesinde ittifak edeceğiz. Allah neyi nasıl emretmiş, Hak olan odur, doğru olan odur, mutlak olan odur. Neyi nehyetmiş küllü zarardır o şey. Bunda müttefik olacağız. “Ya şu faydası da olabilir…” Hayır, Allah’ın yasak kıldığı bir şeyin hiçbir faidesi yok… 

Bunda bütün müminler ittifak etmeli. Önce Hak bizi burada görmek istiyor; bu akidede, bu ihlâsta… Sonra uygulamada, bunu amele dökmede… Müslüman alakaderilimkan/Allah’ın kendisine verdiği imkânlar nispetinde bu inancını pratiğe dönüştürüp tatbikata koyulmalı… O zaman yaptığı şey Allah için olur, hevasından kurtulmuş olur. 

Bu vücudu ayine haline getirmek, onu fıtratı üzere yeniden cilalamak ise ancak ve ancak şöyle mümkündür: Şer’i şerif emri ile amel… Birincisi Şeriat-ı Mustafa’ya (sallallahu aleyhi ve sellem) her şeyimizle; aklımızla, fikrimizle, zikrimizle, bütün yaşantımızla ittiba edeceğiz, onunla amel edeceğiz. Bunun başka çıkış yolu yok arkadaşlar. Kuranı Kerim’in iki kapağı arasında mevcut olan şeyler ve Sultanu’l-Enbiya’nın (aleyhi’s-salâtu ve’s-selâm) iki fem-i saadetinden, mübarek dudaklarından dökülen şeyler bizim mürşidimiz, hayat rehberimiz, hayat düsturumuz olacak. Şeriatla amel bu… Rabbimiz neden razı, Habib-i Kibriya (aleyhi’s-salâtu ve’s-selâm) neyi tasvip ve tensip buyurmuş hayatımızı onlara hasredeceğiz. Hayatımızı onlar süsleyecek. Hayatımızın gayesi onlar olacak. Ne bize emredilmiş, bizden istenilmiş ve güzel olarak bildirilmiş, hepsine “amenna ve seddakna”… Ne bize kerih gösterilmiş, sakındırılmışız, neden men edilmişiz onlardan da ictinab edeceğiz/kaçınacağız. Bunu biz kafamıza göre, zamanın şartlarına göre, birilerinin gönlüne, arzusuna göre, ne bileyim felsefeye göre, hendeseye göre sosyolojik, psikolojik, coğrafik şartlara göre… Hayır, hiç bir şart yok. Çünkü bizi yaradan bütün şartları düşünerek, şartlar üstü bizi yaratmış. Ve bütün şartlarda emrettiği şeyleri yaşamaya müsait olarak bizi yaratmış.’’

''Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.'' (Nur,37)

''Namazı bitirdiğinizde Allah’ı ayaktayken otururken ve yan yatarken zikredin. Artık ‘güvenliğe kavuşursanız’ namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz müminler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır.'' (Nisa,103)

Ataullah iskenderi hazretleri(ks) şöyle açıklar: Zikir, beraberindeki her şeyi yakıp, yok eden bir ateştir. Zikir, yeme içmedeki aşırılıktan, haram gıdalarla beslenmekten ileri gelen bedendeki zararlı fazlalıkları bedenden atar. Helal gıdaların yol açtığı fazlalıklara ise dokunmaz. Kötü, zararlı olanlar atılınca geriye sadece temiz, faydalı şeyler kalır.

Zikir, hakkın dışında kalan her şeyin zıttı ve tersidir. Bu sebeple o bir yere yerleştiği zaman orada kendisine zıt ve ters olan ne varsa hepsini oradan çıkarmayı hedefler. O bu Haliyle ateşle suya benzer ki, bu ikisi asla bir arada bulunmazlar.

Hace Ubeydullah Ahrar hazretleri(ks): zikir bir kazmadır ki, onunla gönüllerdeki yabancı duygu dikenleri temizlenir.

''Kulları içinde Allahtan hakkıyla korkanlar (Haşyet sahibi olanlar) ancak âlimlerdir. Şüphesiz ki Allah, her şeye galiptir, çok affedendir.'' (Fatır,28) 

‘’İstenen ilmin özelliği Haşyeti beraberinde getiren ilimdir. Haşyetin özelliği Allahın emirlerine uygun hareket etmektir.’’ Diye buyrulmuştur.

Ataullah iskenderi (ks): Davud (as)şöyle demiştir: ‘’Ey Rabbim sana karşı haşyet duymayanların ilmi yoktur. Senin emirlerine itaat etmeyenler de haşyet sahibi değillerdir.’’

Alaaddin attar hazretleri(ks): Külli ilme kendi cüzi ilminden geçerek varılır. Şeriat; hakkın muradını nefsin muradına üstün tutmaktır. Allah ehli ile sohbet emek, üstün aklın ziyadeliğine sebeptir.

''Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.'' (Al-i İmran,135)

Hace Hazretleri(ksa) ‘’Musahebatu’l-Fuad Vesailu’s-Suad’’ isimli eserinde tevbeyle ilgili olarak yaptıkları izahatların bir bölümünde şöyle buyuruyorlar: ‘’Tevbe kulun Allaha rücusudur, dönüşüdür. Kulun Allahın emirlerine muhalefetten Allahın emirlerine itaate dönüşüdür tevbe… Tevbe imani, İslami bir eylem olduğu gibi, tasavvufi hayatın da başlangıcıdır… Tevbenin merhaleleri özetle; tevbe, evbe, inabedir. Bunlar birbirini çeken, birbirini getiren sebepledir. İnsan tevbe eder, tevbe ile evbeye ulaşır, evbe ile inabeye yönelir. Eğer bir tevbenin için de bu makamat yoksa o tövbe Hz. Ali’nin (ksa) ifadesi ile’’yalancıların tövbesidir’’ yani, içi boş bir sözdür… Tevbe yüzeysel olarak kiri giderir. Evbe içine sinen kokuyu ve rengini tebdil eder, bunarlım temizler. İnabe bütün bütün onu asliyetine, fıtratına döndürür… Tevbe, evbe ve inabe ile birlikte insanları adeta günaha, isyana karşı karantina altına almış olur. Böyle bir tevbe de adeta ayetin müjdelediği gibi günahları, hataları, bütün seyyieleri haseneye çevirebilecek bir kimya üretir.’’

''Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babaya da iyi davranmayı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “Üf” bile deme; onları azarlama. İkisine de güzel söz söyle.'' (İsra,23)

Anne baba haklarıyla ilgi olarak Mehmed Zahid Kotku (ks) hazretlerinin ana baba hakları isimli eserinde şu bilgiler geçmektedir:

Valideyn muhtaç oldukları vakit onlara bakmak, giyimde muhtaç oldukları vakit onları giydirmek, hizmete muhtaç oldukları vakit hizmetlerinde bulunmak, herna zaman çağırırlarsa koşup gitmek, Emrine her zaman itaat etmek(günah olmadıkça),yanında gayet yumuşak konuşmak, Babasının ismiyle çağırmamak, arkasında yürümek,

Kendi için istediği ve razı olduğu şeyleri onlar içinde istemek; istemediği ve hoşnut olmadığı şeyleri de onlar içinde istememek, Onların mağfireti için dua etmek, valideyn için duayı terk etmek evladın geçimini daraltır. 

Vefatlarından sonra akrabalarını ziyarete devam etmek, Onlara istiğfarla dua etmek, babanın sıla yaptığı kimselerle alaka kesmemek gerekir.

‘’Bir adam Resulullah(sav)’e gelip: Ya Resulullah, ana babanın evlat üzerindeki hakları neden ibarettir?’’ diye sordu da cevaben; ‘’onlar senin hem cennetin hem de cehennemindir.‘’ buyurdular 

Onlara hüsnü muamele eder ve rızalarını kazanırsan işte cenneti buldun demektir. Ve bilakis eğer onlara hüsnü muamele etmez, sert ve haşin davranıp, gönüllerini kırar ve incitirsen, o zaman da Cehennemi hak etmiş olursun.

''Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, kör kimse gibi olur mu? Ancak akıl sahipleri anlar. O akıl sahipleri ki onlar, Allah’ın ahdini yerine getirirler, verdikleri sözü bozmazlar. Onlar Allah’ın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözeten, Rablerinden sakınan ve kötü hesaptan korkan kimselerdir; Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte bunlar varya, ahret yurdu sadece onlarındır.'' ( Rad,19-22)

Ubeydullah Ahrar Hazretleri (ks) şöyle buyuruyorlar: ‘’Miraç, manevi ve suri olarak iki türlüdür. Manevi miraç da ikidir: Biri kötü sıfatlardan iyilerine intikal, ikincisi masivadan(dış âlemden) Allah dönüş ve yükseliş.’’

Hoca Ali Ramitani (ks) Hazretleri: Amele bağlanmak onu yerine getirmek lazımdır. Yerine getirilince de yapılmadı farzetmek lazım. Kendini kusurlu bilmek ve amele tekrar başlamak lazım.

Bayezid Bistami (ks) Hazretleri: Gözlerini koru; harama bakmaktan ve başkalarının kötülüklerini görmekten. Dilini koru; Allah’ın zikrinde başka işle uğraşmaktan. Nefsini murakabe ve muhasebe et! İlme yapış ve eşyanın hakikatini ara! Edebi muhafaza et ve hadleri gözet! Dünyadan uzak dur ve ona kapılma. Halktan kaç, ibadetten ayrılma! Sünneti bırakma! Hilm ve merhamet sahibi ol! Ahlakı tamamla.

Ubeydulah ahrar (ks) Hazretleri Kulluk; İbadet, emirlerine uyup yasaklardan el çekmekten ibrettir. Kulluk, bu şekilde Allaha yönelmektir. Kulluk ile ibadet arasındaki fark, birinin gönül, öbürünün amelde tecellisidir.

''Müminler, sadece Allah’a ve Resulüne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar, o Peygamber ile birlikte önemli bir işle meşgul iken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah’a ve Resulüne iman etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için Allah’tan bağış dile; çünkü Allah mağfiret edicidir, merhametlidir.'' (Nur,62)

 

Kaynak:
-Başbuğ Velilerden, N.F.Kısakürek
-Reşahat, Şeyh Safiyüddin (ks) ( N.F.Kısakürek)
-Ana Baba Hakları, M. Zahid Kotku(ks)
-Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri

 

Yazar: Tamer DOYMUŞ

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort