JoomlaLock.com All4Share.net

EY İMAN EDENLER, ALLAH'A ve RASULÜ'NE İTAAT EDİN, SİZ DE İŞİTİYORKEN O'NDAN YÜZ ÇEVİRMEYİN

Ey İman Edenler

Ey İman Edenler, Allah'a ve Rasulü'ne İtaat Edin, Siz de İşitiyorken O'ndan Yüz Çevirmeyin - Tamer DOYMUŞ

Sayı : 111 - Mart 2017

Ey İman Edenler, Allah'a ve Rasulü'ne İtaat Edin, Siz de İşitiyorken O'ndan Yüz Çevirmeyin

 

Efendimiz’e (sav) ittiba hususunda sünneti seniyyelerinden birkaçını birlikte anlamaya çalışalım inşaallah. Mevlam gereği gibi anlamayı ve yaşamayı nasip buyursun.

Hz. Aişe’den rivayetle: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: ‘‘Yüce Allah bana farz olan yükümlülükleri emrettiği gibi, insanlara karşı öfkemi kontrol etmemi de emretti.’’

Hz. İbn Mesud’dan (ra) rivayetle, ‘’Rasulullah bir hasır üzerinde yatıp uyudu ve hasır yüzünde izler bıraktı. Uyandığında üzerinden hasır izlerini gidermeye çalışıyorken; “Ey Allah’ın Rasulü! Bize müsaade etseydin de, seni bundan koruyacak daha uygun bir şey düzenleyip, üzerinde uyusaydın!” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Ben, dünya (nimetleri) ile beraber değilim. Benim dünya ile birlikteliğim, Berrak bir günde yolculuk yapan bir yolcu gibidir. Yolculuk esnasında bir ağacın altında biraz gölgelenip (dinlenip), sonra giden ve ağacı bırakan bir binicinin benzeri gibidir.’’ buyurdu.

Hz. Said el-Hudri (ra) rivayet ediliyor: Hz. Peygamber (sav), önüne ve iki yanına olmak üzere yere üç değnek dikti. Sonra da bunlardan üçüncüsünü uzaklaştırdı ve ‘’Bunların ne olduğu konusunda bir fikriniz var mı?’’ diye sordu. Orada bulunan sahabeler, ‘’Allah ve Rasulü en doğrusunu bilir.’’ dediler. Rasulullah (sav), ’’Bu insan, bu onun eceli, bu da onun emelidir, ancak insan emeline ulaşamadan ecele yenik düşer.’’ buyurdu.

Hz. Sevban’dan rivayet ediliyor: Rasulullah (sav): ‘’Ahitlere ve yeminlere sadakat ve emanetlere riayetin bozulduğu, sözünde durmayan ve (parmaklarını birbirine kenetleyerek) bu şekilde olan insanlar arasında haliniz nice olacak.’’ buyurdu.

Bir toplantıdan kalkarken:

Hz. Ebu Berze’dan rivayetle: Rasulullah (sav) bir toplantıdan kalktığında son söz olarak: ‘’Subhaneke Allahümme ve bi hamdik.Eşhedü enla ilahe illa ente. Estağfiruke, ve etubu ileyke. (Ey! Allahım Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim. Sana hamd ederim. Senden başka ilah olmadığına şahadet ederim. Senden bağışlanma diler, sana tevbe derim.’’ buyurdu. Bir şahıs Ya Rasulullah siz daha önce söylemediğiniz bir sözü söylüyorsunuz. Bu mecliste işlenenlere kefaret midir, dedi. Adam Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu belirtti. “Cebrail (as)bana öğrettiği bu kelimeler, mecliste yapılan hatalara kefarettir.’’

Hz. Aişe’den (r.anha) rivayetle: Rasu-lullah (sav) bir mecliste oturduğu ya da namaz kıldığı zaman, bir takım kelimeler telaffuz ederdi. Kendisine bu kelimelerin ne olduğunu sordum. Bunun üzerine Rasulullah (sav), ’’Eğer mecliste hayır konuşursan bunlar da kıyamete kadar o söze tabidirler. Eğer kötü söz etmişsen, bu kelimeler o çirkin sözlere kefaret olur: Ey Allahım, seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim. Sana hamd ederim. Senden başka ilah olmadığına şahadet ederim. Senden bağışlanma diler, sana tevbe derim.’’ buyurdu. Ravi şunu da ekledi: Kişi meclisten kalktığında bu duayı söylerse, oturduğu süre içinde günahları bağışlanır.

Ebu Hureyre’dan (ra) rivayet olunuyor. “Rasulullah’dan (sav) daha hızlı yürüyen birisini görmedim; yürürken adeta yeryüzü ayaklarının altında dürülüyordu. Bizler, arkalarından giderken, geri kalmamak için büyük çaba harcardık. O ise hiç aldırış etmezdi.”

Cabir’den (ra) rivayetle: “Rasulullah (sav)yürüdüğünde sağa sola bakmazdı.”

Hz. Aişe’den (r.anha) rivayetle: ‘’Rasulullah (sav) baktığında bütün vücuduyla dönüp bakar, döndüğünde de aynı şekilde hareket ederdi.’’

Hz. Enes’dan (ra) rivayetle: Rasulullah (sav), “Yemeği çok sıcak yemeyiniz (soğutarak yiyiniz) sıcak yemekte bereket yoktur.” buyurdu.

Hz. İbn Abbas’dan (ra) rivayetle: “Rasulullah (sav) yiyecek ve içeceğe üflemez ve yemek kabının içinde nefes alıp vermezdi.’’

Sofra nezaketini gösteren bir başka husus da şöyle ifade edilmiştir: Hz. İbn Ömer’den (ra) rivayetle: Rasulullah (sav): “Sofra ortaya geldiğinde kişi, önünden yesin. Karşısındakinin (yanındakinin) önünden ve yemeğin ortasından yemesin. Bereket sadece yemeğin üst (orta) kısmından gelir. Sofra kaldırılmadıkça, sofradan kalkmasın. Kişi doysa bile sofradakiler yeme işini bitirinceye kadar elini yemekten kaldırmasın. Doyan kişi arkadaşları doyuncaya kadar yemeğe devam etsin. Çünkü adam elini yemekten çekmekle yanında oturan arkadaşlarını utandırır ve arkadaşı yemek ihtiyacı olduğu halde yemekten çekinir.’’ buyurdu.

Hz. Ebu Bekr b. Ebi Hayseme‘nin Kebşe’den (ra) naklettiğine göre Rasulullah (sav) bir kırbadan su içti. Ardından Kebşe kalkıp Rasulullah’ın (sav) ağzının değdiği yeri kesip sakladı.

Bir toplumda dikkat edilmesi gere- ken bir diğer nezaket kuralı: Hz. Amr bin Şu’ayb’den Rasulullah (sav): ‘’İzinleri olmadıkça iki kişinin arasına oturulmasın.’’ buyurmuştur.

Hz. Sa’id b. Zeyd’den rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: ‘’Muhakkak ki ribanın en şiddetlisi haksız yere bir müslümanın şerefine dil uzatmaktır.’’

Ribada kişinin haksız yere başkasının malına tecavüz vardır. Gıybette ise kişinin şeref ve haysiyetine tecavüz vardır denilmiştir.

Hz. Ebu Berze el-Eslemi‘den (ra) rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: ‘’Ey diliyle iman edip, kalbine iman girmeyen kimseler topluluğu! Müslümanların gıybetini yapmayınız ve onların ayıplarını araştırıp durmayınız. Çünkü kim onların ayıplarını araştırırsa Allah da onun ayıplarını araştırır. O şunu iyi bilsin ki) Allah kimin ayıbını araştırırsa (o ayıbı) evinde(en gizli köşede işlemiş olsa dahi ortaya çıkarmak suretiyle) o kimseyi (âlemin gözleri önünde) kepaze eder.’’

Hz. Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine göre Peygamber’e (sav) elini ve ayaklarını kınalamış, kadınlaşmış bir erkek getirmişlerdi de Peygamber (sav): ‘’Bu adamın hali nedir böyle?” Sahabiler; “Ey Allahın rasulü bu adam kadınlara benzemeye çalışan bir adamdır.” diye cevap vermişler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onun hakkında (sürgün edilmesi için) emir vermiş de (adam) “en-Naki’’ denilen yere sürgün edilmiş.

“Erkeklere benzemeye çalışan kadın-lara ve kadınlara benzemeye çalışan erkeklere Allah lanet etsin!’’ buyrulmuştur.

Kadınlara özgü süs eşyalarının da erkekler tarafından takılmasını yasaklamış giyim kuşam olarak da benzemeyi yasaklamıştır. “Kadın elbisesi giyen erkeğe ve erkek elbisesi giyen kadına Allah lanet etsin.’’ buyrulmuştur.

Hz. Ebu Musa el-Eş’ari’den (ra) rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Tavla oynayan kimse Allah’a ve Rasulü’ne karşı gelmiş demektir.’’

Hz. Ebu’d-Derda’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: ‘’Siz kıyamet gününde kendi isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel koyunuz.’’

Hz. Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur. “Kim, inanların gönüllerini cezbetmek için lüzumundan fazla söz öğrenirse Allah kıyamet gününde onun nafilesini de farzını da kabul etmez.’’

Hz. Abdullah ibn Amr’dan (ra) rivayet olunmuştur: Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur; “Allah, erkekler arasından dilini ineğin (otlara) doladığı gibi (kelimelere) dolayarak konuşan konuşmacıya buğzeder.’’

Selam:

Hz. Ebu Hureyre’den rivayet olunmuştur. Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: ‘’Biriniz din kardeşiyle karşılaştığı zaman ona selam versin. Eğer ararlına bir ağaç, duvar veya büyükçe bir taş girer de onun kardeşinden ayırır sonra da onunla karşılaşırsa ona yine selam versin.’’

Yeri gelmişken burada selam ile ilgili hususları da kısaca müzakere edelim.

Kur’ân-ı Kerîm’de selam birçok yerde geçmektedir. Bu ayeti kerimelerden bazılarında şu şekildedir:

“Bir selam ile selamlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selamlayın yahut aynı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını sorar.” (Nisa 86)

“Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere izin isteyip ev halkına selam vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir; herhalde düşünüp anlarsınız.” (Nur 27)

Bizim ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: “Selam olsun size. Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah ederse şüphesiz, O, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Enam 54)

Oradaki duaları: “Allahım, Sen ne yücesindir ve oradaki dirlik temennileri: “Selam”dır; dualarının sonu da: Gerçekten, hamd âlemlerin Rabbi olan Allahı’ndır.” (Yunus 10)

“Ey Nuh, sana ve seninle birlikte olan ümmetler üzerine bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in. (Sizden türeyecek diğer kâfir) Ümmetleri de yararlandıracağız, sonra onlara bizden acı bir azab dokunacaktır.” (Hud 48)

Selam vermede dikkat edilmesi gereken hususlar:

“Selam”, Allah’ın isimlerinden birisidir. Binaenaleyh, söze Allah’ın zikriyle, kullarının esenliğinin devamını istediğine delâlet eden O’nun sıfatlarından birisiyle başlamak, daha mükemmel olur.

-Herhangi bir topluluğun yanına girerken selam verildiği gibi ayrılırken de selam vermek sünnettir.

Hz. Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet ediyor: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: ‘’Sizden biri bir meclise girdiği zaman Selam versin. Oturmak isterse otursun. Sonra kalkarken yine selam versin. Çünkü birinci, selam ikincisinden daha öncelikli değildir.’’ (yani her iki selam da aynı değerdedir.)

-Karşılaşan iki kişiden; küçüğün büyüğe, az olanın çok olana, yürüyenin oturana, binitli olanın yaya olana selam vermesi adaptandır.

Selamda sünnet olan, onu sesli olarak vermektir. Çünkü bu, sevinci ve sevgiyi daha fazla kalbe yerleştirir. Selam esnasında musafaha etmek, Hz. Peygamber’in (sav) âdetidir. Hz. Peygamber (sav): “İki Müslüman musafaha yaptığında, ağacın yapraklarının döküldüğü gibi, günahtan dökülür” buyurmuştur.

-İki kişi karşılaştığında önce selam vermeye gayret etmelidir. Zira Efendimiz (sav) şöyle buyuruyorlar: Ebu Ümame’den: ‘’Allah katında en kıymetli ve ileri olan (karşılaştıklarında diğerine) selamı ilk verendir.’’

-Bir kimsenin yanına giren birisi, ona “Allah’ın selamı üzerine olsun...” dediğinde, onu esenlik ve emniyetle müjdelemiş, böylece onu emin kılmış ve kim olduğunu ona bir anlamda bildirmiş olur.

Selamın müslümanların bir şiarı olduğu ifade edilmişti. İslam’ın şiarlarını izhar etmek bir müslüman için gerekli olan şeylerdendir.

-Kendi evine girerken de selam vermek gerekmektedir. Enes’den (ra) rivayet olunmuştur: Peygamber (sav) bana şöyle dedi: ‘’Oğulcuğum! Evine girdiğin zaman selam ver ki, selamın hem sana hem de aile halkına bir bereket olsun.’’

Âlimlerden bazıları selam almanın bir vecibe olduğunu şu delillerle dile getirmişlerdir:

-Cenabı Hakk’ın, “Bir selam ile selamlandığınız vakit, siz ondan daha güzeli ile selamı alın veya onu ayniyle karşılayın...” (Nisa, 86) ayeti selamı almanın vücubiyetine işarettir. Ayrıca yine

-Selamı almamak, karşıdakini hor ve hakir görmektir. Bu ise manen bir zarardır; bir müslümana zarar vermek ise haramdır. Selam verilen topluluktan bir kısım insanlar selamı aldıklarında, bu vücubiyet diğerlerinden düşer. Selam verene karşı bir değer verme ve ikramı göstermek için, hepsinin bu selamı alması daha evlâdır.

-Selamı hemen almak gerekmektedir. Binaenaleyh bir kimse selam almayı geciktirir ve zamanı geçerse, zaman geçtikten sonra selamı alsa bile bu, selam alma değil, sanki yeni selam verme gibi olur.

Selam vermenin ve almanın şekli:

Âlimler, selamın hangi sözlerle olması gerektiği hususunda ise şunları söylemişlerdir: Müslüman bir kimse, “Allah’ın selamı üzerinize olsun!” dediğinde, bu selam alınırken, “rahmet” sözü de ilave edilerek, “Allah’ın selamı ve rahmeti, sizin de üzerinize olsun...” denilmek suretiyle alınır. Eğer, selam veren kimse, ta başta Allah’ın hem selamını hem de rahmetini ifade etmişse, bu selamı alan kimse buna “bereket” lafzını ekler. Eğer selam veren kimse, başta bu üç şeyi de zikrederse, bu selamı alan kimse de, o üç şeyi aynen tekrar eder. Yani, Selam veren kimse, “Allah’ın selamı üzerinize olsun” (Selamün aleyküm) dediğinde, Söze Allah’ın ismiyle başlanmış olur. Selamı alan da “Ve aleykümü’s-selam” (selam sizin üzerinize de olsun) dediğinde, Allah’ın ismi ile sözünü bitirmiş olur.

Selamda dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise şöyledir:

-İmam cuma hutbesini okurken imama selam verilmez. 

-Kur’an okuyan kimseye, selam vermemek daha evlâdır. O selamı alırsa, kıraatini kesmiş olur. Namaz kılana selâm verilmez. Hadis rivayeti ve ilim müzakeresi ile meşgul olanlar hakkındaki hüküm de aynıdır. Çünkü onlar bu esnada zaten Allahın rahmeti içindedirler.

- Aynı sebepten dolayı ezan okuyan ve kamet getiren kimseye de selam verilmez.

 

Kaynak:

-Tefsir-i Kebir, Fahruddin Razi

-El Camiu li Ahkami’l Kuran, İmam Kurtubi

-Peygamber Külliyatı, Muhammed b. Salih Ed-Dimaşki

-Kitabu’l Edeb, Sünen-i Ebu Davud

-Tergib ve Terhib

 

Yazar: Tamer DOYMUŞ

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort