JoomlaLock.com All4Share.net

Gülzâr-ı Hâcegân

Nisan 2020

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM...

 

Gülzâr-ı Hâcegân Dergisi'nin Nisan 2020 sayısı çıktı.

 

HÂCE HAZRETLERİ’NİN (ksa) “KÜÇÜK VEYA BÜYÜK GÜNAH, HAKK'A KARŞI YAPILAN EN BÜYÜK EDEPSİZLİKTİR” Başlıklı sohbetlerinde:

''Zaman zaman bahsediyoruz, yolumuzun büyüklerinden, büyük pir efendilerimizden, bize Nakşibendî nispetini taşıyan, kolbaşlarından birisi, büyük kutuplardan, ğavslardan; Ğavs-ı Hizan diye meşhur… Merhum Said Nursi (kuddise sırruh) onun hakkında der ki: “Bizim yöremizdeki müslümanlar, müminler hangi işte bir zorda kalsalar, bir müşkülde kalsalar Ğavs-ı Hizan’a çağırırlar, ondan istimdat ederler, ondan himmet dilerler.” Bediüzzaman bunu eserinde zikrediyor. Buradan da anlıyoruz ki onun büyüklüğünü, onun ehli himmet, ehli gayret olduğunu Üstad da kabul ediyor. “Ama benim fıtratımda, meşrebimde Kadirilik olduğu için ben Ğavs-ı Geylani’ye çağırırdım. Ben Abdulkadir Geylani’den imdat isterdim, ona çağırırdım.” diyor. 

Evet, Ğavs-ı Hizan böyle bir şahsiyet. Bizim Nakşî silsilemizde sıfatı ile anılan, sıfatı isminden daha maruf, meşhur olan iki Ğavs var. Birisi Ğavs-ı Hizan olarak bildiğimiz Şeyh Sıbğatullah Arvasî. Bir diğeri de Hazreti Ğavsımız, o da Ğavs olarak meşhur olmuştur; Ğavs-ı Kasrevî (ks), Şeyh Abdulhakim Bilvanisî. Bu ikisi, Ğavs namı ile silsilede meşhur olmuş, bu isimle tanınmışlardır. Allahım himmetlerini üzerimizde sayeban kılsın… 

Ğavs-ı Hizan’ın bir özelliği de üveysi olmasıdır. Hem silsileye, Nakşî ekolünden gelen meşayıha mensup; Seyyid Taha-i Hakkârî efendimizin hulefasındandır hem de meşreben üveysidir. Cenabı Hak’tan tefeyyüz etmiş, feyizlenmiş, bereketlenmiş, ledunniyata mazhar bir ârif, kâmil şahsiyettir. 

Taşıdığı bu nispetlerin gereği takvaya çok özen göstermiş ve riayet etmiş Ğavs-ı Hizan. Öyle muttaki şahsiyetler ki ailece böyleler. Kaynaklara baktığımızda ailesinde, babalarında, dedelerinde sakalını tıraş eden kimse olmamış. Sünnetsiz kimse yok. Çocukluklarından beri Rasulullah’ın sünnetlerine mutabaat etmişler, tıraş olmayı adet etmemişler. Sakalsız kimse gelmemiş ceddinde… Sigara içmemişler. Doğu uleması hâlbuki sigarayı çerez gibi yer. Bizim çay içtiğimiz gibi onlar sigara içerler. Ğavs-ı Hizan ve onun dedeleri hiç sigara içmemişler. Hatta sigara içen insanlar, onların köylerinden geçemezmiş. Manen bir hâl olurmuş onlara, sıkıntı yaşarlarmış. Sigara içenler onların köylerinden, yoldan geçemezlermiş. Böyle bir tasarrufları var. Yasak olan şeylere karşı mâniaları var. Onlar, nehyi anil münkeri, sadece söz ile yapmak yerine halen de bunu uygulamışlar, halleri ile ve tasarruflarıyla da nehyi anil münkeri tatbik etmişler. Cedleri böyle imiş. 

Nakşibendi silsilesinde böyle olan bir kişi daha var. Şah-ı Nakşıbendî efendimizin, Muhammed Bahauddin hazretlerinin büyük halifelerinden Mevlana Nizamuddin Hamuş (kaddesallahu esrarahum). O da öyle imiş. Birinde bir yanlış görse tasarrufu ile o yanlışa engel olur, gerekirse o kişiyi öldürürmüş. Adam o kötüden, o şerden vazgeçmiyorsa nazarı ile tasarrufu ile onu öldürürmüş. Öyle celal, kemal sahibi birisi Nizamuddin Hamuş. Bizim Hacı Mustafa Efendi onun gölgesi… Sanki onda tecelli etmiş, onda billurlaşmış… Tavsiye ederim Nizamuddin Hamuş’u Reşahat’tan okuyabilirsiniz, okuyun hayatını, menkıbelerini… Rahmete vesile olur inşallah.'' Buyuruyorlar.

 

Netice-i Meram bölümünde Abdülkadir Visâlî; “İmam-ı Rabbânî (Ebu'l-Berekât Ahmed b. Abdulehad el-Fârukî es-Serhendî) -1” ve Andelib; “İmam-ı Rabbânî (ks)” başlıklı makalelerini okuyucularımızla paylaşıyorlar.

DERGİMİZİN DİĞER YAZILARI İSE ŞÖYLE:

 

Vahdettin Şimşek - Medrese ve Tekke Birbirini Tamamlayan İki Güzelliktir -2

Salik-i İrfan - Hazreti Cabir'in Hadis Naklederkenki Titizliği...

Veysel Özsalman - Sanal Hayat

Tamer Doymuş - Rahmet Mevsimi

Yûsuf-i Kenân - Koronavirüs'ün Çocuklar Üzerindeki Etkisi

Şeb-i Vuslat - Tasavvuf ve Seyru Sülûk -3

Gönül Pınarı - Aklın Dereceleri -3

 

Rabbimiz Celle ve Âlâ cümlesinden razı olsun, ümmet-i Muhammed’i müstefid kılsın. Âmin…

“Mü'minin Hayatı Ta’lim, Tatbik Ve Tebliğden İbarettir” anlayışıyla hizmetine devam eden Gülzâr-ı Hâcegân Dergisi’nin bir sonraki sayısında buluşmak üzere Allah'a emanet olun...

 

Mart 2020

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM...

 

Gülzâr-ı Hâcegân Dergisi'nin Mart 2020 sayısı çıktı.

 

Şubat 2020

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM...

 

Gülzâr-ı Hâcegân Dergisi'nin Şubat 2020 sayısı çıktı.

 

Çarşamba, 01 Ocak 2020 11:42

Ocak 2020 Mukaddime

Ocak 2020

Sayı: 145 - Ocak 2020

 

Muhterem kardeşlerim, 

Miladi yeni bir yılın başlangıcındayız. Sevaplarımızla, günahlarımızla bir takvim yılını daha ardımızda bıraktık. Ömür sermayemizden üç yüz altmış beş günümüz daha eksildi. Meseleye ehli irfan zaviyesinden baktığımızda onlar, asli vatana ve o vatanın Sultanı’na (cc) kavuşmaya bir yıl daha yaklaşmış oluyorlar. Bizler gibi günahkarlar zaviyesinden baktığımızda da huzur-i ilahiye çıkıp hesap vereceğimiz o dehşetli günün kapısı olan ölüm ve kabir âlemine ulaşmaya da yine bir yıl daha yaklaşmış oluyoruz.

Bu manada, Rabbimiz’in (cc) “rahmetinin gadabına galip olduğu” müjdesinden hareketle ümitvar olmamız gerektiğini düşünüyoruz. Fakat korku ve ümit arasında bulunmamız emir buyrulduğu için de temkinli davranmak zorundayız. Bizler bu kadar gaflet ve masiva çukurlarında debelenip dururken elbette ki korkuyu da iliklerimize kadar hissetmek durumundayız. Çünkü gerek ashabı kiram hazeratının gerekse de evliyaullah hazeratının menkıbelerine baktığımızda, sürekli rızayı ilahiyi kastederek yaşadıkları halde mahşer gününde huzur-i ilahiye çıkmaktan çok korkmuşlardır. Menakıb eserleri bu gibi mevzularla doludur.

Çünkü burada aslolan şey sadece Allah Teala’nın bizleri hesaba çekmesi değildir. Aslolan şey o sevilmeye en layık olan Mahbub-i Hakiki’nin (cc) incitilmemesidir. Bilinen günahların işlenmesi bir tarafa özellikle varlık günahıyla Hakk’ın huzuruna çıkmaktan çok korkmuşlardır. Biliyoruz ki, Rabbimiz celle ve âla hazretleri “Tevvâb”dır. Yani tevbelerimizi kabul etmeye muştaktır. O (cc) varlık veren amellerimizdense, mahviyet getiren günahlarımızı daha kıymetli tutmaktadır. İşte bu sebepten dolayıdır ki, büyüklerimiz O‘nun (cc) huzuruna toprak gibi, bir hiç olarak çıkmayı büyük amellerle çıkmaya yeğlemişlerdir. 

Muhterem kardeşlerim, bu makbul halleri büyüklerimizden dinlediğimizde hepimizin içine şu fikir geliyor; ”İyi de onlar Allah’ın dostları, elbetteki onlarda bu mahviyet, tevazu olacaktır. Bizler ise çok günahı ve gafleti olan insanlarız. Onlar gibi nasıl düşünelim?” Bu bakış açısının doğru gibi görünen fakat derinlemesine ele alındığında eksik bir düşünce olduğu kanaatindeyiz.

Çünkü Rabbimiz Teala Hazretleri, bizleri yaratırken hepimizi aynı murad üzere yarattı. Hepimize kendi mübarek ruhundan üfledi ve ilahi sırlarını yükledi. Yani hepimizi, Kendisini bilip sevmemiz için halk etti. Bu manada herkesin yolu açıktır. Yeter ki bizler yol ve usul bilelim. 

İşte bu yol ve usul de sadece ve sadece evliyaullahın yolu ve usulüdür. Yani Hakk’ın huzuruna, varlık duygusundan sıyrılmış, yokluğa erişmiş ve nihayetinde vuslata ermiş ehli saadetin eteğine yapışarak, onlardan ilim ve irfan tahsil ederek varabilir, bizler de Allah’ın (cc) inayeti ve izniyle onlar gibi olabiliriz. 

Günümüz insanları olarak hep kendi yolumuzu kendimiz kesmişiz. Mesela bir grup müslüman, evliyaya ihtiyacı olmadığını, kendi yolunu kendisi bulabileceğini söyleyerek Hakk’a vuslata giden bütün yollarını kapatmıştır. Bunlara Allah hidayet versin, deyip dua etmek gerekir. Fazlaca yapacak bir şey yoktur.

Diğer bir grupsa Allah dostlarının gerekliliğine inanıp onların yollarına girip gayret eden fakat kabiliyetine güvenmeyen ehli tarik insanlardır. Bunlar, bu yolların tamamen açık olduğunu kabul edip fakat kendisini sürekli kabiliyetsiz görmeleri neticesinde yine nasib alacak lütuflarla karşı karşıya iken bundan mahrum kalıyorlar. Neticede de yukarıda belirttiğimiz murad-i ilahiye vakıf olmak ve bu hal üzere Hakk’ın huzuruna çıkmaktan bîhaber kalıyorlar.

Cenabı Hak tarafından hudutlu olarak verilmiş olan ömür sermayemizi kârlı bir şekilde tamamlamak istiyorsak, her anımızı, her nefesimizi Rabbimizin rızası doğrultusunda harcamalı ve her yıldönümlerinde ah-vah etmeme gayreti içinde olmalıyız. Bunun da en güzel yolu, kendimize kâmil insanları arkadaş edinip onların meclislerinden bir an bile ayrı kalmamaktır. 

Cenabı Hak Teala Hazretleri, bizleri dostlarının nazarından, himmet ve yakınlıklarından bir an bile ayrı kılmasın. Allah yâr, kalbler Allah dostlarıyla beraber olsun. Âmin!..

 

Pazar, 01 Aralık 2019 11:36

Aralık 2019 Mukaddime

Aralık 2019

Sayı: 144 - Aralık 2019

 

Muhterem kardeşlerim, sizlerle birlikte bir yılın daha sonuna geldik. İnsanlık ve özellikle İslam dünyası açısından birçok olayların yaşandığı daha çok acılarıyla, müstekbirlerin zulümleriyle hatırlayabileceğimiz bir seneyi geride bıraktık. İslam coğrafyasının parçalanması için sürekli plan yapan ve bir kısmını uygulamaya devam eden ehli küfür projelerini uygulamaya devam ediyor. Kan ve gözyaşı dinecek gibi görünmüyor.

Bizim cephemize bakınca Rabbimizin (cc) buyurduğu gibi “oyun ve eğlenceden” başka ciddi bir hareket yok. Artık düşmanlarımızın içimize soktuğu fitneleri o kadar özümsedik ki, onlar artık Allah’ın (cc) emirlerine ters olmuş, Efendimizin (sav) “usve-i hasene” olan ahlakına uymamış, artık müslümanların geneli için bir şey ifade etmiyor. Batılılara yaranmak, onların gazabını üzerimize çekmemek için, köhnemiş fikirlerini allayıp-pullayıp insani erdemler adı altında birbirimize gücümüze göre ya dayatıyor, ya da tavsiye ediyoruz.

Artık hiç kimse “sizde çok karamsarsınız” demeye kalkmasın. Müslüman bir memlekette Müslümanların çoğunlukta olduğu bir vatanda devletin en üst perdesinden İslam’ın emrettiği güzel ahlakın dayatma olduğu söylenebilmektedir. Allah’ın ayetleri gayet açıkken cinsiyet eşitliği zırvası altında evli bir erkeğin evinde hanımına, kızına, oğluna İslam ahlakına göre yaşamasını telkin bile edemeyeceğini, müslümanın evinin mahrem alan olamayacağını, yani bir kişi hanımını veya kızını -affedersiniz- uygunsuz halde gördüğünde müdahale edemeyeceği fikrini bizlere dayatmaya çalışarak, adeta İslam ailesini kökünden dinamitlemeye çalışıyorlar. Maalesef ki, bunu da bizden birilerine yaptırıyorlar.

Bu mudur karamsarlık?

Türkiye gibi Selçuklu ve Osmanlı gibi maneviyatını tamamen Kitabullah’tan ve sünneti Rasulullah’tan alan, peygamber sevgisi aşk derecesinde yaşanmış olan bir ecdadın torunlarının memleketinde “yalancı bir peygamber”i binlerce kişi ihtişamlı bir törenle gömebiliyorlar.

Bu mudur karamsarlık?

Gençliğimiz kendi köklerinden tamamen kopmuş, artık Avrupa’yı, Amerika’yı da geçip ta Uzakdoğu ülkelerinin danslarıyla, müzikleriyle heder oluyorken, camilere çağırdığımızda kulak ardı edip, statları, sinemaları, kafeleri, fuhuş mekanlarını tercih ederken, 

Bu mudur karamsarlık?

Yıllardır müslümanlar tarafından kurulan partilere oy verdik. Her seferinde güçlendiklerinde ya sistemin gerçek sahipleri tarafından engellendiler, ya da İslami fikirlerinden takiye adı altında uzaklaşıp bizleri hayal kırıklığına uğrattılar. Oyları biz verdik, ürkmesinler diye hep laik kafalıların veya menfaatperestlerin arzuları yerine getirildi. Asli unsur olan müslüman halk hep onları beslemek için yükün altında kaldı. Şimdi yine bazı aklı evveller, yeni partiler kurup hem Türkiye Müslümanlarını iyice bölmek, hem de Müslümanların maddi kaynaklarını heba etmek için sahne alıyorlar. Yüzde elli beşlere varan oy çokluğuyla iktidara gelen bir parti bu gün müslümanların kazanımlarını koruyamıyorken, yüzde üçün altında bile oy almaları mümkün görünmeyen bu yeni yetme partiler ne işe yarayacaklar. Müslümanların oylarını bölüp CHPKK’nın aradan çıkmasına sebep olmayacaklar mı?

Şimdi Allah için oturup biraz düşünmeyelim mi? Rabbimizin “Nereye gidiyorsunuz” ikazına mazhar olmuyor muyuz? Bizler bu duyarsızlıkla nasıl Rabbimizin rızasını kazanacağız, anlamak mümkün değil. Cenab-ı Hak ayeti kerimede önce nefsimizi ateşten korumamız gerektiğini buyuruyor. Yıllar geçiyor, her an her saniye bizi ölüme yani hesaba götürüyor. Bu halimizle O ince hesaplardan nasıl geçeceğiz. O gün Rabbimiz (cc) bizden yüz çevirdiğinde kime gideceğiz. Dünyada hep Allah Rahman ve Rahimdir, affeder, bağışlar diye tek taraflı baktık. Orda durumlar farklı tecelli ederse ne yaparız.

Onun içindir ki, henüz hayattayken üzerimize düşen her ameli en güzel şekilde yapıp Rabbimizi razı edecek ameller tedarik edelim. Sonra ümitle O’nun (cc) kapısına iltica edelim.

Bilelim ki, O (cc)erhamurrahimindir.

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort